İçimde bir yerlerde bir şeyler acıyordu. Sana karşı hissettiğim fakat ne olduğunu bilmediğim hisler, bilmediğim yerlerde adeta ben buradayım diyordu. Seni içimde bir yerlerde her zaman yaşatıyordum. Kimi zaman uzaktan gözümle seviyor, kimi zaman başını okşuyordum içten içe. Kimi zaman kocaman sarılıyordum sana, kimi zaman sadece varlığını bile seviyordum. Bana verdiğin acıyla bir oluyordum. Ben böylesi ile de mutluydum.
Ben içimdeki seni arıyordum.
Terk edilmiş bir binada gibi açtığım her kapının arkası boştu. Kimisinin sıkışmış, kimisinin sonuna kadar açık kapıları ardında uzun süre aradım durdum bu hisleri. Bir şekilde varlardı, hissediyordum, hissediyorum..
Hissediyorum çünkü ;
Yanıyor.
Külleri dökülüyor kalbime, kürüyorum. Topluyorum. Süpürüyorum. Kimi zaman kalp ardı ediyorum, kimi zaman karşısına oturup o küllerden hayallerimi inşa ediyorum. Kumdan bir kale yapan park çocuğu gibi ; o tozun, isin, külün içinde kendime bir dünya kuruyorum. Hayatımda senin olduğun bir dünya bu.
Kuruyordum.
Bir beklentim olmadan, sana duygularımı anlatmadan, kendimce kurduğum bu iki kişilik külden kalede mutluydum. Bir gün gelecek ve biri bu külden kaleme üfleyecek, her şey toza dumana karışıp yok olup gidecek, bu hayal dünyası da başıma yıkılacak.. Bunu da biliyordum. Ben bu dünyamda mutluydum. Sadece sana hissettiklerimle bile mutluydum.
Karşılık beklemeden sevmek de güzel, bilir misin ? Saf sevgidir, beklentisizdir. Sana yaptıkları, verdikleri için değil de o kişiyi olduğu kişi için seversin. Gerçekten değer verirsin. Konu zaten hiçbir zaman seninle ilgili değildi, olmadı da. Konu hep bendim. Bundandı belki de hissettiklerim. Senden bir beklentim olmadan kurduğum bu dünyamın belki de içten içe gerçek olmasını diledim hep.
Önce seni bu dünyam ile tanıştırıp, arkadaş olarak da kaybetmekten korktum. Bencilce de olsa bu; senin iyiliğinden, kötülüğünden, mutluğundan, hüznünden ve nicesinden mahrum kalmam demekti. Bencildim. Yaptığım en büyük bencillikti belki seni sevmek, seni içimde böylesine büyütmek.
Bazen yarattığım kumdan kalelerim, sırtıma yüklenmiş heybelere dönüştü. Altında ezildiğim, daha fazla kaldıramayacağımı düşündüğüm yükler oldu. Hiçbir şey beklemeden, sadece bu yükü seninle paylaşmak istediğim zamanlar oldu. Bu dünyamdan sana bahsetmek istediğim zamanlar oldu.
Olmayacak duaya amin demek huyum olmadı hiçbir zaman, bu yüzdendi sana açıklamayışım bunları. Karşıma alıp konuşmayışım. Egoma yenilmedim yani, korkaktım sadece. Seni kaybetmeyi göze alamayan bir korkak..
Yapamadım, yapmadım.
Dedim ya ben bencilim diye, seni temelli kaybetme ihtimaline tutundum. O ihtimali bırakamadım. O ihtimalin kendisi oldu sonra sana olan hislerim. Kaybetme korkusu. Senden hiçbir beklentim olmadığı samimiyetine seni de tutundurarak, yaşadığım 3 yıldan fazladır bu yükü keşke seninle paylaşabilseydim. Bir şeyler olsun diye değildi hiçbir zaman niyetim. Sen de bu hayatta böyle bir sevgiye sahip olduğunu bil isterdim sadece. Böylesine sevilmeye değer bir insan olduğunu bil isterdim.
Sana söyleyemedim.
Söyleyemedim çünkü biliyordum, içten içe hissediyordum. Sana göre ne ben sana göreydim, ne de sen bana göre. Bu yüzden bir kez bile olsa "biz" olmayı hiç düşünmediğine öylesine eminimdim ki. Çünkü senin mantığının önüne duygularının geçmesi imkansızdı. Sen mantığı ile duygularına hükmedebilen adeta bir hükümdardın.
Bu günün geleceğini hep korkarak bekledim. Eninde sonunda senin de dünyana girecek birinin gelip külden kaleme üfleyeceğini, her yeri tozu duman katacağını biliyordum. Buna hep hazırlıklıydım hazırlıklı olmasına da, yaşamak beklediğimden daha zor oldu.
Kendime bir söz vermiştim ; senin dünyana birinin girecek olma ihtimalinde bile seninle vedalaşacaktım.
Bugün veda günü. Hoşça'kal deme vakti. Tek başıma taşıyamadığım bu hisleri kapı artlarından çıkarma değil, üzerlerine kilit vurma vakti. Tüm bilinmezliği ile, tüm soru işaretleri ile, senin bütünün ile, belki de bendeki sen ile.. Bugün içimdeki seni yolcu etme vakti. Veda vakti. Bu en başından beri seni kaybetme korkusunun artık gerçek olma vakti.
Sana içimde ancak seni görmeyerek, duymayarak ve konuşmayarak veda edebilirim. Senden birden kopamam, keskin şekilde silip atamam ; çünkü arkadaşız. Adım adım, günden güne hayatından silinerek sana veda edeceğim. Bir gün gelecek, bir sabah olacak beni hatırlamayacaksın bile. Sana hiç hayatında var olmamışçasına veda edeceğim.
Veda edeceğim. Kendime veda edeceğim. Seni seven bana veda edeceğim.
Hiç görüşmemek üzere kendine iyi bak. Görüşmemek üzere olsun, öyle olsun ki seni gören ben tekrar külden kalesinde oynamasın. Küllerinden yeniden kaleler yaratmasın. Öyle hoş, öyle güzel kal ki, seni tekrar içinde yeşertecek bencilliğim beni utandırsın.
Bendeki sene çok iyi bak, öyle iyi bak ki sahip olduğun mutluğun bu vedama değsin. Bu zorlu vedanın hakkını versin. Öylesine güzel yaşa, öylesine sev, öylesine mutlu ol ki vedamda saklı keşkelerim, mutluluğunla mutlu olan benim iyikilerime evrilsin.
HOŞÇA'KAL.
MUTLU KAL.
BENDEKİ SENE İYİ BAK.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne düşünüyorsun ?