28 Mart 2020 Cumartesi

Duygu vs Mantık

Duygular ve mantık arasında kalmak bir insanın belki de başına gelebilecek en zor şeylerden biri olabilir. Sizin için imkansız olduğunu düşündüğünüz birine beslenen hislerin herhangi bir dilde herhangi bir yolla açıklaması yapılabiliyorsa birinin bunu yapması şart gibi. Çünkü benim içimdeki duygu vs mantık savaşının henüz bir galibi yok, olacak gibi de görünmüyor. Bu yüzden bir günü diğer gününü tutmayan ikizler burcu misali yaşıyor bazılarımız hayatlarını. Ah bir de üzerine ikizler burcu iseniz vay halinize. 

Duygu ile mantık arasında geçen savaşın galibi yokmuş gibi görünse de her mantıklı kararımızın ardında bir parça duygusallık, her duygusal kararımızın ardında doğru yaptığımıza kendimizi inandırmak adına bir parça da mantık gizlidir aslında. İçimizde adeta bir savaş içerisinde birbirini yiyen bu ikiliyi birbirleri ile hiç anlaşamayan ama birbirlerinden de kopamayan iki kardeşe benzetiyorum ben. Biri olmazsa kararlarımızın hep bir yanı eksik kalacakmış gibi sanki değil mi? 

Mantıklı bir karar verirken, verdiğimiz bir kararın fazla mantıklı olması sonucunun beklediğimizden farklı çıkması konusunda bazen bizi endişeye sürükleyebilir. Bu durumda devreye giren ve aslında kendimizi bir nevi telkin etmemizi sağlayan özgüven faktörü de aslında bir duygu durumu değil midir? Kendimizi telkin etmemiz de aslında kendimize uyguladığımız bir duygusal destek görevi görür. Ya da tamamen duygularımızla aldığımız gibi gözüken bazı kararları gerçekleştirmeden önce kısa da olsa bir tereddüte düşmemiz aslında kendimizi minik bir mantık süzgeçinden geçirdiğimiz anlamına gelmez mi? 

Peki hiç beklenmedik bir şey olsa? Mesela mantık çerçevesinde imkansız gibi görünen, ama duygularınıza adete bir gitarın telleri ile harikalar yaratırmışçasına dokunan birilerinin varlığında sizce kazanan hangisi olurdu? 

Beynimde bir yerlerde kendimi olmayacağına inandırdığım, ama nedenini bilmediğim bir şekilde çevremdeki çoğu insanla kıyasladığımda tarif edemediğim, açıklamak için lügatımda kelimeler bulamadığım, bir yerlere dokunan ama oraların nereler olduğunu kestiremediğim, içten içe kafamın karıştığını hissettiğim ama beni karışmadığına yemin bile edebileceğim bir duruma sokan bu bir takım küçük çapta hareketlerin açıklamasını bulamıyorum ne beynimde, ne duygularımda. Kimsenin ilgisinden hoşlanmayan ben onun ilgisizliğinde kayboluyor, ilgisinin eksikliğini hissediyorum. Olamayacağına inandığım bir masala, uyumadan önce masallar diyarında olduğunu hayal eden küçük bir çocuk misali sadece anı yaşarcasına inanmak istiyorum bazen. Sonrasında pişman da oluyorum ama. Gerçekleşmeyeceğini bildiğim masallarla, kendimi anlık kandırmalarımla bir yerlere varamayacağımı da biliyorum. 

Mantık tabi ki durmuyor, sessiz kalır mı duygunun karşında. Bazen diyorum ki biriniz kazansın, bitsin bu savaş. Bitsin ki başka destanlar yazılsın şu yüreğimde. Dilim mantığıma tezahüratlar yaparken, gönlüm duygularımı dualar ile uğurluyor. Olmuyor yani bitmiyor bu savaş. Kim bitirecek peki derseniz de dedim ya, henüz bu savaşın bir kazananı olmadı. Belki de tek kaybedeni vardı. Sizdiniz, bizdik, sendin, 

BENDİM...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne düşünüyorsun ?