10 Ocak 2017 Salı

İstanbul Gibi Sevmek

İstanbul gibi sevmek diye bir terim vardır benim hayatımda. İstanbul'u sever gibi sevmek. Bu zamana kadar nereye gitmiş olursam olayım, kah 5 günlük kah 5 aylık, gittiğim hiç bir yer bana İstanbul gibi zevk vermemiştir. Yuvam olduğundan mıdır bilmem ama her gidişimde uçağa bindiğim o ilk dakikadan özlemeye başlarım İstanbul'u. Bazısı geride bıraktıklarını özler, bazısı giden olmanın acısını hisseder yüreğinde. Ama İstanbul'u benim gibi sevenler bilir. Eğer bir insanı İstanbul gibi severseniz en çok gidene koyar ayrılık acısı. Ben hayatımda ilk defa birini İstanbul'u sever gibi sevmiştim, ben hayatımda ilk defa İstanbul gibi birini İstanbul'u sever gibi sevmiştim ve ona şunları söylemiştim ;


İstanbul gibisin..Gecesi gündüzünden farklı.Sağı solu belli olmayan. Öyle seviyorum ki seni; bu bazen gün batımında bir vapur ile Kadıköy'den Beşiktaş'a geçmek, bazen ise gecenin bir vaktinde tek başınayken unutulmuş arka sokaklarında kaybolmak gibi İstanbul'un. Öylesine güzelsin, öylesine korkutucu. İstanbul gibi seviyorum seni. Hem çok seviyorum hem çok korkuyorum senden. İstanbul bencildir. İstanbul anlaşılmazdır.İstanbul yüzsüzdür. Ama çok güzeldir be. Sana bin bir türlü eziyeti yaşatır. Her gün lanet edersin kalabalığına, trafiğine ama yine kapılırsın büyüsüne.Biraz bile uzaklaşsan hemen o Boğaz'ın kokusunu, Kadıköy'ün kalabalığını aramaz mısın sanki ? Sen mesela. O zarif güzelim kızı değişir misin bir şeye ? Kız Kulesi. Onu diyorum. Değişmezsin.Değişemezsin. Özlersin.Gözün arar.Kafan eser inersin sahile, hayran hayran izlersin her seferinde o görmeye alıştığın güzel kızı. Benim seni izlediğim gibi..Ben sana bakarım sen de ona. 

Ama dedim ya İstanbul da insan oğlu gibidir. Sen gibidir. Anlaşılmaz. Milyon tane derdi, acıyı saklar o korkarım dediğim arka sokaklarında ; sen gibi... 

En kötü şeyler İstanbul'da yaşanır bazen ; en acı haberler, dramlar.. Sen peki bunun için o kızdan vazgeçer misin ? Üsküdar'ından , İstanbul'undan.. Geçemezsin değil mi ? İşte ben de bu yüzden vazgeçemiyorum İstanbul'umdan. Senden. 

Eminönü doğumluyum ben, İstanbul yazar doğum yerimde. İşte bundandır senden gidemeyişim. İnsan doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yeri böylece kolayca bırakıp gidebilir mi ? Vazgeçebilir mi bir çırpıda ? Ne anılar, ne yaşanmışlıklar, ne kırgınlıklar , ne kızgınlıklar var o yaşamda. Kolay mı silip atmak, her şeye yeniden başlamak ? Hem sor bakalım bu can yeniden ister mi doğmayı ? 

Hayata bir kere daha gelsem ben yine İstanbul'da, sende, doğmak isterim. İstanbul bana kötü geldi be Sevgilim.Ama ben yine ille de İstanbul derim biliyor musun ? İstanbul beni çok üzdü Sevgilim. Ama ben de onu üzdüm.Er ya da geç ahı tutar İstanbul'un. Hem de öyle bir tutar ki ; sen köprünün üzerinden tüm İstanbul'u ayaklarının altındaymışçasına gamsız, mutlu izlerken bir bakmışsın Boğaz'ın serin sularında derine batmaktasın. Düşmüşsün. Nasıl ve ne zaman olduğunu bilmeden. Ben o köprüden düştüm Sevgilim. Ama yine ille de İstanbul derim.


Bunları söylemiştim evet ama bu onları hiçbir zaman duyamadı. Hani dedim ya İstanbul gibi sevene, gidene koyar gitmek diye. Bu hikayede giden ben değildim.Kalan da ben değildim. Giden gittiğinden bu yazdıklarımı hiçbir zaman bilemedi. Ortada bir kalan da yoktu. Beni bir arafın ortasında bırakıp, bahanesizce bırakıp gitmişti. Ama yine de en çok bana koymuştu, en çok olan bana olmuştu. Peki ben hep arafta mı kaldım ? Hayır. Ben de gittim. Artık onu İstanbul gibi sevmediğim gün, işte tam da o gün ben gittim. Ve doğruydu. Ne olursa olsun gerçekten en çok gidene koydu yürek acısı.


Siz siz olun kimseyi İstanbul gibi sevmeyin. Çünkü tam da dediğim gibi ; 


İstanbul acımasız, İstanbul yüzsüz ve İstanbul asla ama asla unutmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne düşünüyorsun ?