10 Temmuz 2022 Pazar

HÜZÜN

Bu gece bir hüzün çöktü içime. Bu hüzün araladı uykumdan gözlerimi. Saat 02.00.

Hayata dair, geleceğe dair, bana dair bir hüzün bu.. Gözlerime hücum eden tuzlu su sanki önüne çekilmiş bir set varmışçasına kaldı orada. Denizlere set çekebilir misin ? Peki ya okyanuslara ? Göğsümü acıtan o ince sızı, tarifsiz burukluk çöktü içime yine anlamsızca. Hırçın dalgalar gibi vurdu kıyılarıma.

Gelmiş geçmiş en şiddetli yağmur yağıyor. Gerçekten. Sanki aralayamadığım gözlerimden, akıtamadığım yaşlarıma meydan okurcasına gökyüzünden boşalır gibi iniyor yer yüzüne. 

Şimşekler çakıyor.. Hayata dair bastırdığım kırgınlıklarıma meydan okuması bu da. Özgürce, umursamazca yankılanıyor gecenin sessizliğinde. Aydınlatıyor güneşsiz gökyüzünü bembeyaz ve masumca. O da haykırıyor, belki isyan ediyor. Benim gibi. Fakat o cesaretli. O buradayım diyebiliyor. Meydan okuyor. Bense sadece gözüme hapsettiğim yaşlarla, sızlattığım yüreğimle ediyorum bu isyanımı.

Yağmur gibi olmak istiyorum ben de. ÖZGÜR

Yağmur gibi olmak istiyorum ben de. GÜÇLÜ

Yağmur gibi olmak istiyorum ben de.  ANSIZIN ve BEKLENMEDİK.

Yağmur gibi olmak istiyorum ben de. UMUTLU.

Yağmur gibi olmak istiyorum evet. Ama öyle gün ortasında bulut geçti denen cinsten, çiseleyen, güçsüz bir yağmur değil. Şimşekler çakan, geceyi aydınlatan, özgürce ve delicesine yağan, beklenmedik olanından. Ya da güneşli bir günde ansızın ortaya çıkan, insanları sağa sola koşuşturan. Sonra sığındıkları yerden onlara muhteşem bir gökkuşağı manzarası ile veda eden bir yağmur olmak istiyorum. Birileri denizde yüzerken başlayan bir yaz yağmuru gibi hissettirmek istiyorum. Küçücük damlalarımla o kocaman su kütlesine karışmak istiyorum. Sade, saf, belki insanlığın pisliğinin karıştığı suyum, bir olduğum tuzlu su ile arınsın istiyorum. 

İnsanlar damlalarımda ıslanırken ; umudu, özgürlüğü hissetsin, aşık çiftler altımda el ele dolaşsın, çılgınlarcasına dans etsin, güzel anılarında yer alayım istiyorum. Şemsiyeler ile benden kaçanlarla değil, tenine değip karıştığım insanlarla olmak istiyorum. 

Toprağa karışmak istiyorum. Bereketli olmak. Toprağın yağmura olan aşkı gibi ben de kendi toprağımı bulmak istiyorum. 

Geçmişe götürdü bu acı beni bu gece. İlk aşkıma, son sevgime, anlamsız ilişkilerime, bambaşka birlikteliklerime, içimde büyüttüğüm sevgilerime.. Neler yaşadım diye sorguladım kendimi. Kimler geldi, kimler geçti şu ömründe, hayatından dedim.

Birisi ilk aşkım oldu, ilk sevdiğim oldu. İlklerim oldu. Aşkı, sevgiyi, hüznü, ihaneti, mutluluğu.. Tüm duyguları yaşattı bana. Şimdiki beni yarattı. 

Sonra başka biri girdi hayatıma. Bambaşka bir hayat. O olgundu belki, yaşadıkları ve yaşı onu olgunlaştırmıştı. Ama geçmişi o zamanki ben için oldukça fazlaydı. Korktum. Onunla olan ilişkimde büyülendiğimi, ona olan hislerimin başka açıklamasının olamayacağını düşünürken korkularım bu büyüyü bozdu adeta. 

Sonra bir başkası geldi. Hani Allah gönlüne göre versin derler ya. Sanki o cinstendi. Karakteri ve bedeni ile bundan daha fazlasını isteyemem dedirttiren cinsten. Ama eksikti bir şeyler hep, yoktu sanki bir sevgi, bir aşk, bir heyecan. Kolay giden cinstendi. Bir gitti 1 ay sonra geldi, bir gitti 5 yıl sonra geldi. O da bilemedi belli ki ne istediğini, ne hissettiğini. 

Her şey bitti, defter kapandı derken asla diyeceğim türden biri ile tanıştım. Bir önceki bahsettiğim gidip gelenin tam tersi hem de. Tam 3 yıl dile kolay. Gidişli gelişli bir sevgi biriktirdim içimde. Şimdi düşünüyorum da sevginin gelişi gidişi olmazmış. Onu olgunca sevdiğime kendimi öyle inandırmışım ki aslında onu hiç sevemediğimi görememişim. Sevgime karşılık bulamamanın verdiği bir tutunmaymış benimkisi. Sevgi diyerek kanmak istemişim. 

Yabancılara güven olur mu ? Olmazmış. Her şeyi ile bana yabancı biri ile tanıştım sonra. Kimdir, nedir, neredendir bilinmez. Bendeki de iyi cesaretmiş. Öyle bir yabancıydı ki bu bana görüştüğümüz süre boyunca hep şunu dedirttirdi. "Ya ben çok şanslıyım, ya da karşımda ödülü hak eden bir oyuncu var."

İçten içe oyuncu olduğunu bildiğim halde kendime şanslıymışım gibi davrandım. O zamanlar ona ihtiyacım vardı. Oyuncuydu evet ama mutlu ediyordu beni. Bir yere kadar.. Yalanlar ile yaşayamayacağını bilen tarafım yine galip geldi. Veda çanları çalarken bu sefer bir yabancı tarafından kendimin kandırılmasına izin verdiğim için kendime çok kızdım. Kendimi çok suçladım. 

Şimdi oturup düşünüyorum da, birçok şey tecrübe etmişim. Birçok hayat görmüşüm. Hepsi ile bir ara mutlu olmuş, hepsi ile günün sonunda üzülmüşüm. Bana ne kattı derseniz şimdiki ben olmuşum. Bizi biz yapan da bu değil midir ? Yaşadıklarımız, mutluluklarımız, hüzünlerimiz, hayal kırıklıklarımız.. 

Hüznüm yaşadıklarım için değil sabırsızlıkla beklediğim yaşayamadıklarımdan. Hayat hep bu deneme yanılmalar ile geçerse diye korkuyorum sadece. Bazen yalnız halime de üzülüyorum yalan yok, ama böyle böyle hayat geçer de bu yalnızlığım baki kalırsa endişesi içimi bir hüzünle kaplatıyor. 

Hüznümün duracağı, toprağımı bulacağım günlerin umuduyla, selamıyla..